24 Temmuz 2013 Çarşamba

21 Temmuz- Paris

Herkese selamlar,

Bugün kendi adıma gezinin hatta hayatımın en güzel, önemli günlerinden biriydi. Yıllardır taparcasına takip ettiğim, bir etabını bile izleyemediğim zaman kahrolduğum Tour de France’ı canlı izleme şansına sahip oldum.
Mutluluk, merak ve heyecan üçlüsü rahat uyumama engel olmuştu, bu yüzden sabahın ilk saati sabah mahmurluğunu atlatmaya çalışmakla geçti. sabah mahmurluğunu atlattıktan sonra birden gerçekleri fark ettim, TdF’nin en son ve değişmez etabı olan Versay-Şanzalize etabına tanık olacaktım, üstelik TdF’nin 100. Yılında. Ben bunları yaşarken grup olarak çoktan hazır olmuş ve Versay’a doğru hareket etmiştik, Versay’a varınca TdF’nin buradan başlayacak olması nedeniyle korkunç bir kalabalıkla karşılaktık, gerçi Versay’ın halihazırda var olan popülaritesini düşününce böyle bir günde bu kalabalık pek de şaşırtıcı değildi. Versay’a giriş sırası bizim için tabii ki bir problem değildi çünkü İzzet(Göksel) yine insan ilişkileri ve kişisel beceresini kullanarak bizi saatlerce sıra beklemekten kurtardı ve doğrudan içeri alındık. İzzet, bu işlerler uğraşırken benim de dahil olduğum bir grup insan içinde tişört, şapka, kalem vs. gibi 10 parça eşyanın olduğu resmi TdF paketini sadece 20 euro gibi bir fiyata alarak mutluluğumuza mutluluk kattık.
Versay’a girdiğimiz anda yine devasa bir insan seliyle karşılaştık. Özellikle Uzak Doğuluların yoğunlukta olduğu bu insan selinde yürümek bile ekstra bir efor gerektiriyordu. Açıkcası Versay bana pek hitap etmedi, günlerdir aynı tarz resimler ve heykeller görmekten bıktım sanırım. Aynı tarz resimler ve heykellerden kastım: Hristiyanlık özellikle İsa üzerine resimler ve insan büstleri. Ancak Versay’ın kendisini  gerçekten muazzam bir yapı, Versay o zamanki zenginliği son derece net yansıtıyor. Ancak Versay benim adıma bir buçuk saatlik bir hayal kırıklığı oldu fakat TdF’nin start noktasını görmüş olmak ve TdF paketi satın alabilmiş olmak her şeyden değerliydi.
Versay’dan otobüsle ayrıldık, otobüsü park ettikten sonra topluca metro ile daha merkezi bir yere gittik. Burada bize 5 saatlik serbest zaman verildi, ben serbest zamanımı Lüksemburg Bahçesi’nde oturarak ve şehrin içinde yürüyerek geçerdim ama heyecanım her geçen dakika  artıyordu. Saat 20.00’da grup olarak Alexander III köprüsünde buluştuk, tabii ben bu sırada heyecandan bayılmak üzereydim(siz bu satırları okurken muhtemelen bu çocuk sorunlu mu alt tarafı bir bisiklet yarışı neden bu kadar heyecanlanıyor ki diyebilirsiniz ama bu benim ölmeden önce yapmaktan istediğim 3-5 şeyden biriydi.). Bu arada şansımız da yaver gitmiş, bisikletçilerin saat sekizi biraz geçe köprüden geçeceklerini öğrenmiştik. Grup halinde bariyerlerin hemen önüne fularlarımız elimizde dizildik ve beklemeye koyulduk, bu sırada benim vücudum adrenalin manyağı olmuştu, işin ilginç tarafı daha önce bisikletle hiçbir ilgisi olmayan insanlar da heyecanlı ve çoşkuluydu. Bizim bu çoşkumuzu gören güvenlikten sorumlu polisler birbirlerine “bu gruba dikkat edin aman ha bi sakatlık çıkmasın” bakışları attılar. Ve işte o an gelmişti, bisikletçilerin önünde giden sorumlu araçlar köşeye döndü. Bu, pelotonun birkaç dakika içinde geleceğini haber veriyordu. Güvenlik araçları geçtikten yaklaşık 1-2 dakika sonra ilk bisikletçi köşeden döndü ve “kalabalık adeta çıldırdı”, bu sırada benim nabzım kalp krizi eşiğine dayanmıştı. En önde gelen grup, sarı mayoyu da sırtına geçiren Chris Froome’un takımı Skydı.(TdF’nin son etaıb her zaman biraz sembolik bir etaptır ve TdF etiğine uygun olarak lider ve takımı etabıı uzun süre en önde götürür.) Froome benim desteklediğim adamdı ve yaklaşık 3 metre önümden geçiyordu. Bu sırada bütün grup  en az benim kadar kendinden geçmişti ve o an bisikletçilerden biri tarafından fırlatılan suluk çoşkuyu had safhaya çıkardı. Suluk yerden kaldırama doğru yuvarlandıktan sonra gözden kayboldu, biz suluk su yolundan aşağı düştü zannederek epey üzüldük. Bisikletçiler önümüzden geçtikten sonra Şanzalize’ye doğru hızlı bir yürüyüşe başladık, çünkü bisikletçiler burada 10 tur atacaklardı ve bu  kaçırmamamız gereken bir fırsattı. Yürüyüşe geçtikten sonra Batuhan(Solmaz) elinde fırlatılan su şisesiyle koşarak geldi ve suluğu nasıl kaptığını anlattı. (Batuhan bariyerden atlamış ardından polis üstüne koşmuş, Batuhan ellerini havaya kaldırdıktan sonra suluğu göstermiş ve yerden almış, polis de  olayı fazla uzatmayarak “ee hadi artık geri dön bakalım”  demiş ve Batuhan geri dönmüş.) Bu sırada bütün grup suluğa doğru saldıraya geçmiş içindeki enerji içeceğinden içmek istiyordu. Suluk heyecanı bittikten sonra Şanzalize vardık ve turu izlemeye devam ettik. Burası inanılmaz kalabalıktı, çünkü bir takım bisiklet hastaları ön sıraları saatler öncesinden kapmışlardı. Burada bisikletçileri nispeten az görebildik ancak alana kurulan dev ekran etabı takip etmemizi sağladı. Etabın bitmesi yaklaşık 30 km kala daha fazla geç kalmamak adına geri dönüş yoluna çıktık, tabii bu benim adıma biraz üzücü oldu ama TdF’yi 100. Yılında hem de desteklediğim adamın kazandığı TdF’yi canlı izlemiş olmanın getirdiği mutlulukla dünya umurumda değildi.       Herkes bana  “Ulaş sonunda muradına erdin hehe” tarzında takılıyordu.
İzcilerimiz TdF'ye katılan bisikletçileri selamlarken
   Dönüş yolu her zaman olduğu gibi uzun sürdü ve hepimiz uyuduk. Vardığımızda saat geç olmuş ve biz henüz akşam yemeği yememiştik. Yemekte tavşan eti ve makarna vardı. Tavşan eti çoğumuzun aşina olmadığı bir et olduğundan bazılarımız tavşan etinden yemedi. Bu sırada Batuhan kaptığı suluğu bana hediye etti ve ben mutluluktan adeta kendimden geçtim. Yemekten sonra saatin geç olmasına rağmen çoğu kişiyi ertesi gün yolculuk olduğundan ötürü duşa girmeyi tercih etti. Bu sırada herkeste çanta toplama ve sığdırma telaşı vardı çünkü herkesin otobüse yalnız 1 sırt çantası alma hakkı vardı. Duş ve çanta toplama faslı bittikten sonra herkes ertesi gün için enerji toplamak üzere uykuya geçti ve bu muazzam gün böylece sonra erdi.

Ulaş Erdoğdu’13


Not: Bir günlük için biraz uzun bir yazı oldu ama duygu selimi ancak böyle ifade edebildim, o yüzden özür dilerim. Bir de buradan sırf TdF’yi izleyebilmemiz uğruna Paris programını ona göre ayarlayan liderlere çok teşekkürler.

5 yorum:

  1. Yaşadığı anın keyfini en iyi şekilde çıkarabilmek ve bunu etrafındakilerede aktarabilmek bence bir beceridir.Sevgili Ulaş,seni bu yüzden kutluyorum.Hayatta her istediğine inşallah ulaşırsın.( ULAŞ'ırsın yazacaktım ama neyse işi ustasına bıraktım.) Sevgili izciler,sizi bir dizi film gibi takip ediyoruz.Her bölümünüzü ayrı bir heyecanla bekliyoruz.Daha fazla resim ve hatta video çekimi olursa bence reyting rekoru kırarsınız...Sakarya İzcileri 'sizi izlemeye devam ediyoruz.'Yolunuz açık keyfiniz bol olsun......

    YanıtlaSil
  2. sakaryanın çok değerli izcileri
    hepinizi hasretle ve sevgiyle yanaklarınızdan öpüyorum.gezinizi günbe gün keyifle izliyorum.bu bizim 2.terübemiz olsa da heyecan ve coşku yine ilki gibi emin olun.inşallah sonuna kadar unutulmaz anılarla yüklenmiş olarak sağ salim dönersiniz yurdunuza evinize.
    yusuf bey kardeşimizin eline yüreğine sağlık hepimizin hislerine öyle güzel tercüman oluyorki şimdiye kadar yorum yazma ihtiyacı hiçmi hiç hissetmedim.fransadaki bisiklet turunu seyrederken sizleri görebilmeyi umuyordum.olmadı ama sayenizde çok güzel yerler gördüm.en çokda ulaş için sevindim.istanbulda okul bahçesinde kendisinden biraz tur ve bisikletle ilgili bilgi almıştım.inşallah hepiniz ulaş gibi en çok arzu ettiklerinizi bir bir gerçekleştirirsiniz.bula kampında da sizlere başarılar ve iyi eğlenceler diliyorum.çiğ köftenin acısını iyi ayarlayın.bir önceki kamptaki gibi bazı hastane vakaları olmasın...
    hepinize kucak dolusu selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.kendinize iyi bakın.
    haluk- bahar-hazal soğukpınar

    YanıtlaSil
  3. Gamze Demirsoy24 Temmuz 2013 17:59

    TDF 100.yılında Sakarya orada,,,Gerçekten bu organizasyonu böyle ayarlayabildikleri için bir kez daha liderlerimizi kutluyorum.Ayrıca Ulaş heyacanını ve senin için önemini o kadar iyi anlatmışsınki orada olduğun için senin kadar bizlerde o anı yaşayıp en çok senin adına sevindik diyebilirim.Nurhan Hanıma daha çok foto ve video konusunda katılıyorum doğrusu.Çünkü ancak böyle haber alıyorum ben kendi adıma henüz Zeynep le canlı bağlantı kurabilmiş değiliz Kavaladan selamlar Byyy dışında .Oyüzden her gün ben de merakla sayfanın yenilenmesini bekliyorum.Bizler sizin sadece gezip eğlendiğiniz bölümlerinizi gördüğümüz için Büşra nın anlattığı yumurta hikayesinden etkilendim doğrusu.Ama yağda çırpılmış yumurta iyi fikir,yok illede haşlanmış mı olmalı bilemiyorum.Bu arada umarım Bula kampı tasarladığınız ve planladığınızın çok üstünde iyi geçer.Zeynep elma kompostosunun şekerini iyi ayarla annecim.Hepinizi seviyoruz, kalbimiz sizinle,en iyi şekilde temsil edceğinizden eminiz.Takipteyiz bizi merakta bırakmayın lütfen.Zeynep bi ara ararsan çok sevinicem ben arıyorum ama hep ulaşılamıyor veriyor.

    YanıtlaSil
  4. Gamze Demirsoy24 Temmuz 2013 18:44

    Bu arada evde tavşan bakan biri olarak tavşan eti yememenizi gayet iyi anlıyorum benim içnde tavşan yenilecek değil sevilecek bir canlıdır...

    YanıtlaSil
  5. SELAMLAR SAKARYA...SELAMLAR ULAŞ..)
    Öncelikle bir şeyi itiraf etmeliyim ki maalesef ben bisiklet sürmesini bilmiyorum.Yada kısmen biliyorum diyelim.şöyleki bisiklete bindikten sonra düz yolda istediğiniz yere kadar giderim ama bana ne dön nede dur deyin..!!her iki şekildede bisikletten düşme olasılığım ayakta kalma olasılığımdan fazla...Ulaş ın bu TdF Macerasını okuduktan sonra bisiklet sporuna olan ilgim arttı.Ama 20 euro konusunda ben olsaydım mösyö be toplu alıcıyız 15 euro olmazmı derdim..şimdi nasıl söylerdin diye soran olursa bende şunu sorarım.Batuhan solmaz nasıl polisle --eee hadi artık geri dön bakalım ın fransızcası nı nasıl tercüme etmiş ve anlaşmışsa bende pazarlık yapabilirdim sanırım.Amaaa polisin bir bakış atışına ""bu gruba dikkat edin aman ha bi sakatlık çıkmasın”"tercümesini bir ulaş yapabilir sanırım..))). .Batuhanı ,olimpik hareketler sonrası başarı ile aldığı suluktan ötürü kutlarken (asıl kutlamam hediye etmesidir bu arada)Ulaş"ıda bu yazıda bir suluğa bu kadar güzel can vermesinden dolayı tebriklerimi sunarım.Yazıyı bir kac defa okudum ve vallahi billahi SULUK un üstlendiği rol Chris Froome unda ,polis abininde önüne geçmiş.sanki sarı mayo suluğun hakkı.Çoşkuyu had safhaya çıkaran ve icindeki içecekle gruba enerji veren suluğuda ayrı tebrik ediyorum.Suluk fransız olacağı için LE SULUK desek yanlış olmaz sanırım.))
    Birde Ulaş ölmeden önce 3-5 şeyden biri benzetmene çok takıldım.Gercekten eğer ölmeden önce biri bisiklet turunu seyretmek olan isteklerinin diğerleri ne olabilir.!Ama bu istekler zaman ve şartlara göre değişebiliyor nasılmı ?mesela benim iki gün öncesine kadar sn.Batuhan Yumurtacı ve onun kırmızı değirmen obası ile fransada bir hike yapmak fikri; ölmeden önceki son isteklerimden biri değildi.!!
    Bisiklet koşusu anındaki resminizi cok beğendim inşallah hep böyle mutlu kalırsınız.selam ve sevgilerimle ykö 88

    YanıtlaSil